Uzun ve virgülsüz bir yazı.Kalbimin atışından belli. Bir insan zaman koşarken kendini baştan mı tanır? Ben bir süredir bunu yaşıyorum. İnanılmaz! Bir kız çocuğunu tanımaya çalışıyorum.
Sanırdım boğa burcunun "sabitliği" var bende. Kuaförümü, sevdiğim mekanları, en sevdiğim eşyaları değiştiremememi buna bağlardım. Eteğimin ucu, ayakkabımın kenarı kirlenince panik olurdum. Sahip olduğum herr-şeyi ölesiye sahiplenirdim. Çok gezip eğlendiğimiz geceler sonrası eve kapanırdım,evi özlerdim, yatağıma sıkı sıkı sarılırdım sanki biri alacakmışçasına..Sonra..
Sonra...İşe başladım ben. İş bir mahkûmiyet . Haftanın en az 5 günü aynı saatlerde az çok aynı şeyi yapmak demek. hayatı rutin kulvarda takip etmek demek. İşte tam da bu süreçte keşfettim içimdeki kızı. Yazları,kışları, bayramları,haftasonları ailemle çıktığımız her tatilde arabanın sağ arkasından pencereden dışarıyı seyretmeyi ne kadar çok sevdiğini anladım. Sessiz, saatlerce...Her şehirden ayrılışta, her yeni yeri görüşümdeki heyecanı kavradım. Yok ama bunu anlatamıyorum.Her yeni tadı hissedişimdeki o mutluluk..Her filmde, her yeni şarkıda..Her yeni renkte, her yeni tonda..Kavuniçinde..Eflatunda...Okuduğum her güzel kitapta, öğrendiğim her yeni kelimede..
Bana bir 'gitmek' duygusu geldi ki gitmek bilmiyor. Sabahtan beri Bebek şenliğinde dolaşırken yüzümden gülümsemem eksik olmadı. Çünkü çantamda 1 bilet vardı. Şimdi trende otururken Gizem(Altın Nance) 'in okuyacağım yeni kitabının ilk cümlesi beni anlatmış meğer..
"Bazı insanlar vardır. Her geçen gemi, her esen rüzgar hiç gitmedikleri yerleri hatırlatır onlara. Uzun zaman duramazlar aynı yerde, başlarını alır çeker giderler. Saçları hep deniz kokar nedense, çöllerde yaşasalar bile. "
Sonrasında trende..
Benim fotoğraf çekme olayım o kadar komik bir hal aldı ki artık.. Elinde fotoğraf makinasıyla gördükleri herrrşeyi pozlayan Capon turistlere benzedim.
Çok keyifli, bol muhabbetli bir Eskişehir gezisi oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder