27 Mayıs 2009 Çarşamba

"Mein Führer"!!!...



Dün iş çıkışı koşa koşa eve geldim. Uzun zamandır en sevdiğim salata olan hellim salatası yaptık ve o arada çok basit ve hafif bir tatlı olan irmik tatlısını yapmaya koyuldum. Yemek bitip, irmik tatlısı buzdolabında soğumaya bırakılınca, Marikle beraber "the boy in the striped pyjamas" filmini izlemeye koyulduk.


Nazi Almanyasına olan hıncım dolayısıyla, o dönemi konu alan 1 filmden çok bahsedilip abartılmadıkça hiç yanaşmıyorum. Öbür türlü izleyip gerim gerim geriliyorum.


En son "Piyanist" filmini izlemiştim Kadıköyde Meltemle. Film 3 saat civarıydı ve akşam seansına girdiğimizden dönüş işini pek akıl edememiştik. Ama "gecenin bu saatinde kadıköyde yürümeye değdi" dedirtmişti film.


The boy in the striped pyjamas filmini evde izledim ama Kadıköyden yürü deseler bu film için yürürdüm:) Film daha ilk sahnesiyle beraber içine çekiyor izleyiciyi. Mavi gözlü Bruno'nun yerine koyup kendinizi , "ben de olsam aynısını yapardım" diyorsunuz içinizden.. Cesaretine ve keşif duygusuna hayran kalırken, bir yandan da sonu ne olacak bu işin diye bekliyorsunuz. Bir Alman ile bir yahudi çocuğun ilişkisini seyrederken, sadece çocukken ayrım yapmanın aklımıza gelmediğini ısrarla hatırlıyorsunuz.



Nazi dünyasını ve yapılanları algılamada zorluk çeken Bruno'nun asker olan babasına olan inancı ve gururuyla, çocukluk merakına yenilişi arasındaki "gel-git"i izliyoruz.


Filmi alırken satıcı "sonunda ağlamak garanti" demişti. Biz ağlamadık fakat "bir insan başka bir insana en fazla ne kadar kötü davranabilir" sorusunu yeniden yeniden düşündük...

21 Mayıs 2009 Perşembe

egecan-can egecan-can yumuşak ve tatlı ege-cannnn!...














Atalayın arkadaşı Keremcan Egenin çok güzel fotolarını çekmiş!! Fakat Cemileyle olan bu fotoğrafa ben bittim. Egenin tatlılığından Cemilenin güzelliğinden ayrı, foto muhteşem olmuş. ¡Excelente!

süphaneke yarappim!!




6 Mayıs 2009 Çarşamba

vats ap beybiii?!!!

27 nisan doğum günümdü ve fakat doğmaktan önemli işlerim vardı benim. Galiba hayattaki en güzel şeylerden biri geldi benim başıma, 1 aylık 1 "ege" kondu kucağıma. Fotoğraftaki bu pıtır 5 gün sonra tombalak bişi olup çıktı. Aman Allahım ne şirinlikler, sürekli mama yemeler, dişi azıcık büyüyüp kol bacak kemirmeler.... Gerçek bir ilgi odağı oldu ve köpekten çok ayağımızın dibinden ayrılmamasıyla ördeği anımsatıyor bana... Ve fakat elbette bir ördek böyle iyi ısıramaz:) En çok saçımı yolmayı seven Egecik ismiyle de geldiği günden beri dikkatleri üzerine topladı. Facebookta almadığı yorum kalmadı... Biz onu çok sevdik hayatımızın tam ortasına oturduğu günden beri... Umarım o da bizi sevicek çünkü şu anda sadece onun yemeğini veren ve onla oynayan şahıslardan ibaret olduğumuzu düşünüyorum:) Bir de bu veletin henüz aşıları olmadığından ve çok da küçük olduğundan dışarı çıkaramıyoruz ve yalnız da kalamadığından eve hapsolduk iyi mi?! 3 hafta ya sabır diyerek geçecek...



Bu sıralar çok şirin hediyeler aldım ben yups!!!:):) Mesela Özgecik ev hediyesi olarak english homedan nevresim takımı getirmiş pembecik küçücük çiçekleri var. Yandakine çoook benziyooo.. Sonracığıma strawberry.net alışverişlerine iyice ısınan Çağrıcan bana süperhüper hediyeler almışşş!! Hemencecik sağda kendisi...




Fimo hamuruna sarmış durumdayım henüz buraya fotoğraf koyamıyorum çünkü Ege yaptıklarımı bozdu. Ege demişken evcil hayvanlar için siteleri araştırdım ve pets'r'us tan Ege ye çok faydalı şeyler aldım. http://www.petsrus.com.tr/







Timeout dergisinin son sayısında yenilenme,detox yazıları vardı, ben de Beyzuşla bişiler yapalım bu konuda diye araştırıken Cihangir yogada insan gibi fiyatlarla spa yapıldığını gördüm. Herkeşler görsünler gitsinler efenim çook yararlıdır kendisi... Yapılacaklar listemde hızla yerini aldı!... http://www.cihangiryoga.com/