29 Nisan 2010 Perşembe

like a bull in a china shop

Sakar kelimesine bakarken sesli sözlükte bu deyime rastladım "like a bull in a china shop". Muhteşem değil mi?!

28 Nisan 2010 Çarşamba

bak bir varmış bir yokmuş...

Dün doğum günümdü.. Haftasonu Bozcaada'da teyzemlerle zaten kutlamıştık, 1 posta hediyelerimi almıştım:) Dün ofiste pasta kestik. Ama 2-3 gündür hiç keyfim yok. Bozcaada'da ayaklarımı suya sokma işini belimi suya sokmaya vardırdığımdan boğazım feci ağrıyor. Ece de Theraflu içirince, bana aldıkları çilekli doğum günü pastası, çilek şeklinde bir yastık gibi gözüktü gözüme..İşte aynen böyle...       













İş çıkışı İtalyadan teyze olarak dönen Beyzum, Özge ve Cansuyla buluştuk. 4-5 saate yakın aynı yerde sohbet ettik. Semt: Cihangir. Mekan: Fol in love :) Ama aklım Cansunun kediye alerjisi olduğundan oturamadığımız hemen Fol in love ın yanıbaşındaki "Kaktüs" te kaldı. Bir ara ziyaret etmek lazım gelir... Bu arada Fol in love ın hamburgerleri ünlüymüş, ama bizden aç gelen olmadığından deneme fırsatımız olmadı..Bir de sohbet o kadar tatlı geldi ki, doping almış gibi hissettim kendimi..

Çok görgüsüzleştim biliyorum ama hediyelerimden bahsetmeden duramıyorum bu doğum günümde:) Bilmem neden böyle oldum. Ece, sevdiğim bir terlik vardı ,ofisi organize edip onu almış. Beyzum da çok şirin bir yüzük almış. Çağrı ise hediyemi 2 ay önceden almış, çook merak ettim. Aa bu arada, Emre doğum günümü unutmuş! Söyleyince girdiği haller beni çok güldürdü:)

Bir de... Üniversiteden çok sevdiğim arkidişlerimden Emire -adı Emre:) - bana bir şiir yazmış doğum günümde.

Derviş yer bi parça peynir, iki tane zeytin :)

Aha işte Meliüüke bi yaşına daha girdin.
Ne etcen şimdi geçiyor gidiyor yıllar,
Daha geçen gün değil miydi Yeditepe'ye girdin?

İki ara bi derede uni master bitirdin,
Hop orda hop burada iş değiştirdin,
Wallaha hızına yetişlimiyor Melükecaaan,
İyi doğmuşsun hayata renk getirdin....

-EÖ-

Bu post aslında adayla ilgili olmalıydı. Ama doğum günüm bencillik yapıp sırayı kaptı. Çok güzel fotoğraflar çekeceğimi söylemiştim değil mi? Muhteşem hepsi.. Ama çok çok azını buraya koyacağım, gerçekten kıyamayabilirim onlara...

Annemler İstanbul'da!! Ne güzel bir duygudur, eve varınca burnuma yemek kokularının dolması, kapıda karşılayan güler yüzlü birinin bulunması... Amma velakin öyle çok alışmışım ki, o kadar uzun zaman olmuş ki kendi hayatımı kuralı, bu durum garip gelmedi desem yalan olur :) Benim kurulu bir düzenim varmış bunu anladım.

Adayla ilgili güzel bir yazı yazacağım. Söz.


22 Nisan 2010 Perşembe

ada-ada-ada-ada-ada-ada-adaaaaaaaa


Dünden beri Truva'ya binmek istemediğimden, Kamil Koç otobüsünün rezervasyon opsiyonlarının düşmesini bekliyorum. Bugün 11:15 itibariyle 7 numaralı koltuğa kuruldum :) Çok sevindim çünkü geçen sefer yolda iki film izledim - Devil wears Prada ve Boleyn Kızı. Kamil Koç, otobüslerini yenilemiş ve en son Amerika'ya giderken uçakta kullanmış olduğum "koltuk arkası yolcu eğlendirme şeysi"nden koymuş. İşte yarım kalan 3. filmimi tamamlayamacağımdan korktum ondan bütün heyecanım :)

Şaka maka Bozcaada'yı gerçekten çok özlemiştim ve geçen yaz da gidemediğimden artık burnumda tütüm tütüm tütüyordu. (Türkçeyi bu yüzden seviyorum). Annemlerle ve teyzemle muhteşem bir 4 gün geçireceğiz diye planlıyorum. Atalay da gelebilseydi çok güzel olacaktı. Bir sonrakine inşallah!

Yolda giderken dinlenecek müzikler hazır, annemlerle İstanbula dönerken dinleyeceklerimiz hazır. Ece saolsun  "yol müzikleri serisi-2" cdsini çekip getirmiş. Bu Ece'nin seçme müziklerinden oluşan süper bir cd! Şarkıları djmiz Ece Hanım sıraya koymuş. Ofiste çalarken de hemen moda girip arada sesleniyor "Şimdi biraz yavaşlıyoruz" ya da " Veee hızlanma vakti, eller havaya" :)

Bu yazıyı yine yeniden adaya ayırdığım için...

Feci halde burnuma reçel kokuları geliyor, şarap kokuları... Beyaza boyanıp kırmızı kurdelelerle süslenmiş ağacın altında mor koltuklarda oturup denizi izlemek...

Çok çok fotoğraf çekeceğim. En güzel fotoğrafları ben çekeceğim. Adaya en çok ben aşık olacağım...........En çok ben...............


20 Nisan 2010 Salı

wollywood

Sabah Milliyet okuyordum internet sayfasında. İzlanda'da patlayan dağla ilgili Kayseri erciyes Dağı'na atıfta bulunup "acaba Erciyes faaliyete geçer mi" diye her zamanki gereksiz işgüzarlıklara başladık biz. Neyse hemen açıklama gelmiş" Erciyes sönmüş bir volkandır" diye. Allahtan! Ama asıl komiğini ben print-screen ile size göstereceğim. Bu haberin altına 3 tane yorum yapılmış. İşte Milliyetin internet sayfası sırf bu nedenden bile okunabilir... Lütfen takma adlara ve yorumlarına bakın :)

Alakasız...Buradan bu akşam portakal ağacı'ndan aldığım tarifle ıslak kek yapacağımı duyuruyor ve Meltem seni bize film izlemeye davet ediyorum. Evet bugün!

19 Nisan 2010 Pazartesi

Black smoke again



Ben havalar güzel olsun dedim ya, kendimce hava bastım ya havalara, al sana hava, al al AL! İstanbul halkı olarak yerimizde oturmuş kara bulutların, toz ve gaz bulutlarının kül getirmesini bekliyoruz. Bozcaadada karlar altında kalma ihtimalimiz olabilir mi? Sanmam. Eğer uzun süre devam ederse yazın kar yağabilirmiş! Gerçekten. Peki.







Ben tüm bunlara inat, yeni planlarımı yazacağım bu kalbim kadar temiz sayfaya.


*Film:

 1. Serseri mayınlar (Ferzan Özpetek'in bir filmini ilk defa bu kadar gecikmeli izleyeceğim)
 2. Single Man ( Vizyonda! )
 3. Last station (Bulursam Özgeye haber vereceğim)


*Kitap:

1. Medeniyetlerin buluştuğu kent Antakya - Dr. Nurdan Tümbek Tekeoğlu


*Site:

www.ucurtmadünyası.com

Üsküdardaki  "Uçurtma Müzesi" ziyareti hakkında bilgi de bu siteden alınacak.


*Festival/Parti:

Efes One Love Festival

The ting tings & Groove Armada

16 Nisan 2010 Cuma

update me

Haftasonu sınav ve sunumum iyi geçti. Sunum gerçekten iyiydi, bunu konuyu "Bozcaada" olarak seçmeme bağlıyorum , çünkü sınıftakiler domates ve incir reçellerine bayıldı yani bu anlamda bile bakarsak kötü bir sunum olması imkansızdı :) Ki sevgili hocamız Pedro bişiler yemeye bayılıyorken... Sınav ise pek tabi, Cuma günü katıldığım kokteyl, ardından dışarda yemek yemeler, Yeşilköye yeniden aşık olmalar derken gece yarısı saat 2de  kafam hafif  iyiyken yastığa başımı koyduğumu hatırlıyorum. Sonrası.. Allahtan ucundan kıyısından bu kuru da geçtim. Öncekilere göre çok daha zevkli bir sınavdı. Ben artık 5. kurdayım yups:)

Özgeciğim ile film festivalinden "Nowhere Boy" filmini seçerek Nişantaşı yollarına düştük. Film muhteşemdi. IMDB de neden az puan aldığı anlamadım. Çok daha yüksekti bence. Sinematografik açıdan belki inanılmaz çekimler yoktu ama konu ve drama harika işlenmişti. The Beatles'ı ve özellikle John Lennon'ın gençliği anlatılıyordu filmde. Fakat gerçekten çok dramatikti şöyle ki City's in o sessiz salonunda ağladığım duyulmasın diye bütün gözyaşlarımı elbisemin içine akıttım, burnumu çekemedim yaaaa o kadar :)


Bozcaada konusunda o kadar heyecan yaptımki günlerim geçmiyor sanki.. Havalar güzel olmazsa o 4 gün boyunca ağlayabilirim ama .. Çok hınçlandım havalara yine ya, geçen yılki gibi baharı yaşatmadan yazı getirmesin İstanbul çok rica ediyorum.

Bu akşam 2. yıldönümümüz şerefine Emre ile yemeğe çıkacağız. Emrenin beğendiği yerde ufak bir değişiklik oldu;) Çok merak ediyorum, kendisinin boğaz manzaralı olduğu söyleniyor. Üstelik ispanyol yemekleri de varmış. Çok bayıldım da sanki paella ya..

Doğum günüm geliyor.. Meltem fasıla gitmeyi önerdi, bence mantıklı. Galiba bu doğum günümde annem ve babamda olucak yanımda, İstanbulda.. Keyfime diyecek olmaz..

Yurtdışına gönderdiğim çok sevgili dostlarımı artık çok özlüyorum ve dayanamıyorum. Master denen şey bu kadar uzun olmasaydı, bilgiler kafamıza hemencecik dolsaydı, arkadaşlar bu kadar uzun süre ayrı kalmasaydı, haftasonları buluşup asmalıda keyif yapılsaydı, mutluluklar üzüntüler daha çok paylaşılsaydı.. Uzatmayacağım. Neyse ki bir pıtır geliyor 1 haftaya.. Bir ara ben de İtalyaya kaçarsam birazcık özlemim dinecek belki..

Fiyasko! Markafoni botlarım geldi. Ama iade etmek üzere geri yollandlar, ayak kısmı rahattı ama bacak kısmı yapıştı sıktı hatta Ece ile zor çıkardık çorapsız bacağmdan :)

7 Nisan 2010 Çarşamba

Şundan bundan..

Çok fena yazacaklarım birikti.

Şimdi önceliği pixellere veriyorum. Bir çikolata yedim ben geçen hafta. Muhteşem! İlk defa böyle bir çikolata yedim. Yana fotosunu koyuyorum ama fotoğraftan anlaşılmaz zaten nasıl olduğu ve ne'li olduğu. Bu çikolatanın ne aromalı olduğunu bakalım kim bilecek?! Hımm... Bilene çok şirin bir yaka iğnesi gelcek pixel yine :) Ama sorunun cevabını kim bilecek gerçekten merak ediyorum ben :)

Gelelim bir diğer konuya. Bu haftasonu Cervanteste 4. kur bitirme sınavım var+ kitap sunumum var+ Bozcaada sunumum var. Hepsinin yetiştiremeyeceğim malumunuz. Peki geçme ihtimalim? İşte o kısmını tam bilmiyorum çünkü tansiyonun ve nabzım hala bir düzene giremedi aksine aldığım ilaç ilginç yan etkilerde bulunuyor:((

Bozcaada demişken... Biz ailecek Bozcaada'ya gidiyoruz 23 Nisanda. Mutluluktan ölebilirim!.... Taki Otelde yer ayırrtık. Daha önce Kaikiasta kalmıştım ve bu postta bunu anlatmıştım. Biz Kaikiasta kalırken arkadaşlarımız Taki'de kalıyorlardı. Onlar da çok sevmişlerdi ve ben de bir daha gelirsem diye (ki gideceğimden ölesiye emindim) Taki'nin adını aklımda tutmuştum. İlginçtir, 23 Nisan için Kaikiasta yer kalmamış, Takide de sadece 1 oda kalmış 3 kişilik ama 1 extra yatakla işi çözdük hemencecik. Şimdi takvimlerim 23 Nisana kurulu bekliyorum :) Sonrasında buraya yazacağımdan emin olabilirsiniz. Aaaa bu arada eski Bozcaada yazıma bakarken, Taki'ye ait olan aşağısındaki Kaktüs Kafe'nin fotoğrafını koymuş olduğumu gördüm. Şu beyaz iskelete mor kadife koltuklu yer işte :) Bir daha heyecan yaptım bak :)

Biz taşınıyoruz. Evet, yine!Galiba 11. evim olacak bu İstanbula geldiğimden beri. Ev eşyalarımızı da yenileyeceğiz annemlerle. Üniversite zamanlarımdan kalma şeyleri atmanın zamanı gelmiş ve çoooktan geçmişti zaten.

Şimdi alakasız şeyler:

- Bugün Atalay bana baykuşlu bir yüzük aldığını söyledi telefonda, eve gidip görmek için heyecanlıyorum.
- 13 Nisanda Emre ile 2. yılımız doluyor.
- Annemi sürekli özlemem normal birşey mi?
- Anneler günü için şimdiden kafamda çok güzel hediyeler tasarladım. Çağrının hediyeleri gibi olmasın diye buraya yazmıyorum :) İnşallah yazmayacağım da ... :)

In a little while

That girl, that girl

She's mine
And I've know her since

Since she was a little girl
With Spanish eyes
Oh, when I saw her....


U2 İstanbul'a geliyorrrrrr, Cranberries geliyorrrrrrr...
Çıldırmak üzereyim ama Atalay benim kadar hevesli değil :( U2 u sevmiyor, belki Cranberries'e gelebilir.
U2 geldiğinde İstanbulda olur muyum onu bile bilmiyorum ama tek paşuma gitmek pahasuna ben bu pileti alaçağum. Var midur yakunlarda birileru daha çözünü kapayıp pu piletten alaçak?

Zaten kaçırmışım Paco de Lucia konserini!!! Ne zaman bitti ya bunun biletleri anlamadım!!!!

2 Nisan 2010 Cuma

muson botlarım

Markafoniden bilmiyorum kaçıncı alışverişim bu. Kış içinde Woz muson botlardan almak istemiştim, sonra almadım kaldı. Markafonide Woz gördüğümde heyecanla atıldım, ama numaraları kalmamıştı! Bir daha gelirse ne olursa olsun kaçırmayacağım dedim ama bu sefer Woz değil ne olduğunu gerçekten bilmediğim G&G nin muson botlarından aldım. Fotoğrafından beğendim ama bakalım...





Ama asıl sorun markanın Woz olmaması değil... Çünkü sevgili Lacheen bir yazısında normalde 39 giydiğini ama Wozları 40 numara aldığını söylemiş. Ama ben inatçılıktan ölmeyeyim yine gittim 39 aldım, bu bana olur diyerek.. Umarım dinlemediğime pişman olmam :( Lacheen'in yazısı için tık tık...En kötü ihtimal iade edeceğim amaaaa yaaaa...

Şimdi bunun içine fosforlu bir çorap almak lazım-eminim yani ayağıma geleceğinden:) Cici ama. Banane.

1 Nisan 2010 Perşembe

Adına da derler...

Ben anladımki herhalde en çok okunan yazım bu olacak çünkü içinde bu kelime geçiyor "seks". İngilizce sözcük çevirilerimi "sesli sözlük"ten yapıyorum. Ne alaka konuyla demeyin. Şöyle kii.... Bu sesli sözlük sitesi benim "sıkkullanılanlarım"da ekli olmadığı için her seferinde google a "sesli sözlük" yazıp, çıkan siteye basıyorum. Bugün tam gene aynı şeyi yapıyordumki, sesli sözlüğün ilk iki harfini yazınca şu görüntüyle karşılaştım:

Bu nasıl bir açlıktır, bu bir?! Bir kere değil de neden  yanyana 100 kere peki?
İki, sexpo 2009 nedir yaaaaa, ağlamak istiyorum, sex fuarı mı, expo gibi mi yani ? :))))
Ya sexsili718? Buna bulaşmak bile istemiyorum!...

Korkuyorum. Gerçekten.

Bu bir moda yazısıdır.

Modadan çok anladığım söylenemez. Ama yıllar içinde zevklerim değişe değişe, ortalama bir stilim var artık kendime göre. Ne modanın çok peşine düşüyorum ne de çok uzak duruyorum. Sevdiğim şeyi "moda mı, değil mi" demeden seçiyorum.

Alışveriş yapmak hep güzel, ama bahar-yaz sezonunda alışveriş bambaşka benim için.. Çok seviyorum keşke hep bahar hep yaz olsa-ama hep alışveriş yapmasam:)-... Kapalı havayı sevemiyorum ne yazıkki, ve ne yazıkki tüm kışlar kapalı, öyle ki kardan vazgeçecek duruma geldim yeterki kış olmasın, o kadar yani..



Neyse, meteorolojik yazı olmasın bu, moda dedik. Bu sezondan bahsedeceğim. Yeniden çizgili modası geldi. Çok sevindim çünkü çizgiliye karşı ayrı bir sevgim var benim-her ne kadar tombik gösterse de.. Bir de karpuz kol-puff sleeve- modası yine, yeniden sahnede.. İşte hem çizgili hem karpuz kol bulunca aldım ben de ve çook sevdim bu bluzu (yok vazgeçtim koymayacağım fotoğraf, moda blogu gibi oldu öyle yapınca)...






Yargıcı'yı, tüm ürünlerini çok seviyorum, özellikle kışın.. Yazın bazen bayık olabiliyor çünkü hep pastel hep pastel olmazki ama yaaa... Baharda cıvıl cıvıl olmak gerek:) O yüzden Topshop yeni mağazam oldu.. Yandaki, Topshoptan aldığım klasik spor ayakkabım. Ve bunlar da bu sezondan favori ürünlerim:










Yanlız sitede benim beğendiğim ürünlerin hepsi yoktu, iyi ki de cıvıl cıvıl dedim yani!... Neyse:)

Ve accesorize dan çok cici şeyler :