25 Aralık 2009 Cuma

Mortgage uzmanı Fikret Kuşkan!


Geçen vapurla Kadıköy'e geçiyordum iş çıkışı. Çok da yorgundum, masası olan  yerlerden birine geçtim,oturdum ve kafamı pencereye dayayıp uyumak istedim 10-15 dakika. Karşımda da 30-35 yaşlarında bir adam oturuyordu. Kafamdaki düşüncelerle tam dalmak üzereyken, adamın,  yanıma oturan adamla konuşmaya başlaması üzerine gözlerim açıldı. Açıldı, çünkü adamın sesi bildiğin Fikret Kuşkan'ın sesi!! Uzunca süre adama bakakalınca adam bana döndü "noldu?" havalarında. E ben de çektim gözlerimi hemen :) Adamı iyice incelemeye vakit bulduğumdan Fikret Kuşkan olmadığından emindim. O yüzden gözlerimi kapayıp adamı dinlemeye koyuldum. Yahu resmen Mustafa Hakkında Herşey filminin setinde gibi hissettim kendimi. Aradaki bu benzerliğe inanamayıp arada gözlerimi açıp "o değil, eminim değil mi?" diye kendimi ikna ettim :) Ama olay şöyle gelişti, çakma Fikret, yanımdaki adamla iki hoşbeşten sonra İstanbuldaki ev kiralarının pahalılığı konusuna değindi. Sonrasında yaptığı tek muhabbet de ne yazıkki mortgage oldu . Kendisi 1250 ytl ye kiradaymış, bıkmış para ödemekten eve. Sonrasında yanımdakini soru yağmuruna tuttu, sen kredi çekmiştin ne kadar çektin, aylık ne kadar ödüyosun, senin ev kaç oda kaç salondu??!!! Aaaaa! Bu kadar da kötü senaryo olamazdı resmen içimi kıyım kıyım kıydı sohbetiyle.. Vapurdan inmedenki son 5 dakikayı da banka kredi faiz oranlarıyla öldürünce, zor attım kendimi vapurdan.. Mustafa hakkında herşeyi izledim akşama evde yayıla yayıla.. Oh be..Anladık çakmasın da..

18 Kasım 2009 Çarşamba

korsan taksiye hayır-mış! ! !


Oldu canım, oldu!!!! Bu ne küstahlık kendini bilmezliktir ya.... Bu ne ya bu ne?!!! Şu İstanbula geldim geleli taksicilerden çekmediğim eziyet kalmadı. Efendim şimdi ben Üsküdarda meydana yakın mesafede oturuyorum. Kışları malumunuz popo donduran soğuklar oluyor bu memlekette. Meydandan beni evim taksiye bindiğimde 3,5 civarı yazıyor. Ben şimdiye kadar hep 5 verdim, 4 verdiğim bile olmamıştır. Ama taksi şoförlerine bu yetmemektedir.Meydandan Capitol'e gidince de aynı yazıyor ama 5 vericem desek bile capitolü tercih ediyorlar. Ama asıl ilginç olan "kısa mesafe" deyince verdikleri ilginç cevaplar ürettikleri ziyan bahaneler..

- Almıyoruz
- Ben o tarafa gitmiyorum (nasıl ya??? sen taksici değil misin? güzergahın mı var senin benim bilmediğim?)
- Eve gidiyorum ben.
- Abla şurası o dediğin yer,yürüsen ya

Ve binbir çeşit surat ifadeleri...Sırf inadına onların önündeki korsan taksileri mesken tutmuş durumdayım. Ve korsan taksiye şiddetle "EVET" diyorum...!!!

5 Eylül 2009 Cumartesi

kırmızı çerçeveli bir gözlük alacaktım ve herşey düzelecekti...

çoooooooooooook sıkıldım annneciiiiiiiiimmmmmm!!!! yapacak çok iş var, hedeflerim noksan ve kafam çorba.... kırmızı çerçeveli bir gözlük alıp hayata baştan başlayacağım!-atalay sekretere benzeyeceğimi söylese de!!


ve iddia ediyorum, bu kışın moda rengi de ördek yeşili...

3 Eylül 2009 Perşembe

5 yıldızlı Türk sineması...






Issız Adam - Çağan Irmak









Harem Suare - Ferzan Özpetek
                                                          





Babam ve oğlum - Çağan Irmak




Eğreti Gelin - Atıf Yılmaz
Karpuz kabuğundan gemiler yapmak -Ahmet Uluçay
                                                                       






Vizyontele-Yılmaz Erdoğan
















Eşkıya- Yavuz Turgul

25 Ağustos 2009 Salı

limonata ve kuş boku işte hayatın anlamı bu...















eğer hayatımı yeni baştan yaşayabilseydim
o yaşamda daha çok hata yapardım.
o kadar mükemmel olmaya çalışmazdım...
daha çok dinlenirdim.
bu yaşamda, onca ciddiyetin arasında yapamadığım kadar eğlenirdim.
o kadar temiz kalmazdım.
daha fazla riskler göze alır, daha çok gezer, daha çok günbatımı seyrederdim,
daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim
gitmediğim daha çok yere giderdim.
daha çok dondurma, daha az bezelye yerdim.
daha çok gerçek sorunlarım, daha az sanal sorunlarım olurdu.
ben yaşamın her dakikasını gerçekçi ve kitabına uygun yaşayan insanlardan biriydim.
elbette mutluluk anlarım da oldu.
ama geriye dönüp, baştan başlayabilseydim çok daha fazla iyi anlarım olurdu.
çünkü, eğer bilmiyorsanız, yaşam bundan ibarettir, anlar, yalnızca anlar..."şimdi"yi sakın kaçırma.
ben, yanında, termometre, bir şişe su ve paraşüt olmaksızın asla bir yere gidemeyen insanlardan biriydim.
eğer hayatımı yeniden yaşayabilseydim, çok daha hafif gezerdim.
eğer hayatımı yeniden yaşayabilseydim, baharın başlamasıyla birlikte ayakkabısız yürümeye başlar, sonbahar bitimine değin çıplak ayakla devam ederdim.
bilinmeyen daha çok yola sapar,güneşin doğuşunu daha çok seyreder,daha çok çocukla oynardım
yalnızca bu yaşamda bir şansım daha olsaydı.
gel gör ki, işte 85 yaşındayım
ve biliyorum ki,artık ölmekteyim....

jorge luis borges
(fotoğraf http://talklikeaphysicist.comdan alıntıdır)

20 Ağustos 2009 Perşembe


Çağrının düğünü ne de hızlı geldi geçti..Herşey çok güzeldi...Yalnız hem nikah şahitliğine hem de düğüne son gelen assolist ben, epey bi azar işittim..Onun dışında ilk defa bir kına gecesi gördüm ve bir nikaha şahitlik yaptım...Çok güzel fotoğraf kareleri çıktı ortaya... Bütün bu telaştan ve nefessiz kalmalarımdan anladımki, düğün işi çok ciddi bir organizasyon ve eğer ayrıntılar üzerinde durulmazsa sıkıntı verebilir.. Artık Çağrıcan yeni evinde oturacak kocasıyla..Evlerinin de fotoğraflarını gördüm muhteşemmm... Ve benim-ve hatta bildiğim herkesin bayıldığı - bayıldığım halılardan almışlar, fotoğrafını koyuyorum... (barbaros halıdan alıntı yaptım)Bir de İzmir’de düğün yapmak güzel bir fikir bunu anladım...


Ev ve İzmir demişken, önce İzmirden bahsedicem. Haftasonu Sun express havayolları ile dönerken Çeşme Life dergisi okudum ve orada 2 bayanın fikri olan ve şu an açılmayan “İzmiriz” sitesine denk geldim. Ürünleri nerede bulurum diye düşünürken ona da bugün nette dolaşırken rastladım...Ve benim favori ürünüm İzmir çantasını ve palmiye küpeleri ve site linkini buraya ekliyorum. http://www.izmiriz.com/

Ev konusunda diyeceklerim şudur...Bu emlakçı olayını kim çıkarttıysa artık bu bi son bulsun ya da doğru düzgün bi uygulama çıksın!!! Adam evini kiralıcak emlakçı parayı kiracıdan alıyo üstelik 1 kira parası var mı böyle bişey yaaa??????!!!!! Karar verdim diğer ülkelerdeki uygulamaları araştırıcam. Bugün beşiktaşta 1 ev beğendik çok güzel, üzerinde sahibinden yazıyo ama kapıcı gösterdiği ev için 500 ytl istiyor. Oldu canım, istersen 1000 vereyim işini hangisi görürse, hatta kira gibi her ay sana da yatırayım bu parayı ya!! Ay deliricem vallahi, ev sahiplerini kınıyor, emlakçıları kendilerine gelmeleri için uyarıyorum. Vazgeçtik biz de tutmaktan..Başka bir keriz bulup alsın parasını... Ohh azcık rahatladım...


Şimdi hemmen sakinleştirici bir konuya geçiyorum fazla gerilmeden... Puslu kıtalar atlası kitabım bitince hiç vakit kaybetmeden yeni birşey alayım diye bakındım nette. Ayşe Arman’ın Sertap Erener ile olan röportajına bakarken Krishnamurti’nin kitaplarını okuduğunu ve çok beğendiğini okudum ve hemmen öğle arası soluğu Alkımda aldım..Kitabı elimden düşüremez oldum resmen 2 günde.. Bitince diğer kitaplarını da okuyacağım, o kesinleşti... Bu arada Alkımda kitabı sorduğum mağaza çalışanı kitabı eliyle koymuş gibi bularak şaşırttı beni. Bilgisayara da bakmadı. Ben sormadan kendisinin de Krishtinamurti okuyucusu olduğunu söyledi ve sorduğum “İlişkiler Üzerine” kitabı yerine “İç özgürlük “ kitabıyla başlamamamın faydalı olacağını salık verdi. Ben de dinledim onu akıllı akıllı.. İyi ki de inat etmemişim. Bir de kitap klasik ferrari satma öyküleri gibi değil, hayatın içinden örneklerle giden sosyolojik bir kitap.. Kişisel gelişimin saçmaladığını düşünen haklı insanları rahatlatabiliriz bu konuda...







Hımmm başka ne vardı benim aklımda yazacak...Buldum, son olarak bir sitede rastladığım koltuk kılıfını çok sevdim keşke yapılabilse ama kasar gibi geldi bana:)

7 Ağustos 2009 Cuma

günler geçip, hayat ilerlerken...

Meltemle kaç zamandır konuştuğumuz bi konu var, artık bahsetmeden duramayacağım.. Üniversite zamanında özellikle de yurtta kalırken çok arkadaşımız vardı selam verip görüştüğümüz.. Ne zamanki mezun olduk, ne zamanki yaş 25i buldu bir de baktım arkadaşlarımı elemişim birbir... Facebooktaki 100lerce arkadaşlardan doğru düzgün hiçbiriyle görüşmüyorum.. Gerçekten dost saydığım arkadaşlarımla görüşmeyi hiç kesmememişim ve sorun şurdaki ne zaman birileriyle bişeyler yapmak istesem her seferinde onları istiyorum, onları arıyor gözüm.. Elbette her zaman olmuyor, ama olduğu kadar diyip, tek başıma kalmayı, takılmayı yeğliyorum... Sinemada, konserde, tatilde hep onlar da olsun istiyorum başka kimseler zaman ayırmıyorum ayırdığım zaman gözüme büyüyor,hayattan dakikalarımdan çalıyorlarmış gibi hissediyorum. Biliyorumki çok da hoş birşey değil bu ama onlarla çok mutlu oluyorum. Hasta olunca, kötü olunca, iyi olunca, mutluluktan delirirken hep onlarla olacağım biliyorum... Onlar hep olacak...


Tüm bunlara karşın, bu yıl bu sabitliği kırmaya karar verdim-hatta verdik Meltemle-.. Daha çok insanla görüşüp farklı zamanlar geçirmek de keyifli olabilir... Bakıcaz artık:))


Son bir not olarak... Bu sıralar evde tekim, her gece insan uyurken ıssız adam mı izler?? Ben izliyorum.. Başucu filmim oldu o benim...

- ada sen aşık mı oldun?
- hayır.
- e olmuşsun.
- hayır diyorum ya, salak mısın?
- e ne diyecektin ki?

6 Ağustos 2009 Perşembe

parti-düğün telaşı...





Çağrının bekarlığa veda kurabiyeleri hazırrrr!!!! Muhteşem-m-m-m oldular...Pembemerdane.com ve Gonca Hanım'a çook teşekkür ediyorum buradan yeniden...Hepsi tek tek poşetli ve kurabiyelerle uygun renkte kurdelelerle bağlılar kutusuyla beraber...Bayıldım! Aldığım hediye konusunda ise çok heyecanlıyım çok çok ilginç oldu!(hediye denizi.com)








Düğün için ise elbisemi bugün terziden alıcam... Beşiktaş çarşısında FASHION adlı dükkandan ve bana çoook yardımcı olan Fırat Bey'den satın aldım...Saolsun bütün vıdıvıdılarımı çekti, olmayan kıyafetleri buldu, beden getirtmelerime sonra beğenmemelerime, saatler ve günlerce renk seçememelerime katlandı... Hemen kartlarını tarayıp buraya koyuyorum..Bu arada aldığım elbisenin fotoğrafını da ekliyorum fikir edinmek açısından...


Bugün milliyette bekarlığa veda partisi düzenleyen bir kızın partiye eski erkek arkadaşıyla gidip müstakbel damat tarafından basılmasıyla düğünün iptal olduğunu okudum ve koptum! Çok masumane partimizden enstantaneler pek yakında... very soon...

30 Haziran 2009 Salı

ne diyeyim şimdi ben?


Yeditepe'de siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler okurken ,ders çalışırken yurtta her boş bulduğumuz arada Medoş ile ya bir butik otel kuralım, biz napsak ne etsek de şu içimizdeki enerjiyi açığa vursak diye kendimizi paralardık. Ve o zamanlar 21-22 yaşlarındaydık. Yaşımız 26 oldu ve dün Medoşla konuşurken bir kez daha anladımki hala isteklerimiz aynı. Hala bu tarz şeyler yapmak var gönlümüzde. Çağrının bekarlığa veda partisinden yola çıkıp "keşke biz bu tazr şeyler organize edebilsek dedik" yine,yeniden...


Çok içlendim bu konuyla ilgili çünkü Timeout İstanbul'un sitesine bakarken 22 yaşındaki 2 şirin kızın www.bananemag.com adlı siteyi açtığını gördüm ve evet kıskandım, hislendim, bi gıcık oldum.. Bence başlangıç için çok güzel bir adım...Yabancı siteleri takip ederek değişik formatta oluşturulmuş ve belki çok da güzel açılımlara imza atacak bir site...


İnsanların eğilimleri doğrultusunda mutlu olacakları işlerde çalışmaları dileğiyle...
Evet,olacak bir gün..

fotoğraf, http://www.timeoutistanbul.com/ sitesinden alıntıdır...

26 Haziran 2009 Cuma

sinir katsayısı!!!

o kadar gergin o kadar gerginimki dokunsan fırlayacak keman yayı!zaten demin kafamı da çarptım masanın altından çıkacakken!Tatile de çıkamadım..İşler de yoğun..Sinir bastı sinir! 3. sayfaya konu olmamaya ciddi gayret gösteriyorum...



Çağrı'nın bekarlığa veda partisi için kurabiye arayarak nette,sakinleşmeye çalışıyorum... pembemerdane sitesinde bulduğumuz kurabiyelerden biri Çağrının aklına yattı gibi..yine kafam karışık ama...




Bir de rozet yaptırmak istiyoruz, ben de bi örnek oluşturdum hemen paintte...ama henüz onun için bi resim de bulamadık uygun...Bu arada parti Eskişehir Buda'da olacak 1 Ağustosta..Ne giyeceğimi de bilmiyorum...





Gün içinde bloga yazacak bin tane alakasız şey geliyor aklıma..Onları saysam komik bi bütünsüzlük olacak..

1.Mesela bu aralar en sevdiğim renk....
Ne bu tatlı şeftali mi pembe mi..Bilmiyorum anlatmakta zorluk çekiyorum...

2.Renk kombinasyonum ise beyaz üzeri turkuaz...milli takım forması gibi...

3. Meltem Cumbul' la Kıvanç Tatlıtuğ...Bi süredir ilk defa ilgimi çeken magazin haberi....













4. Bana ortaokul din hocalarını hatırlattı bu foto...








5.Sertap'ın yeni şakısı "Bu Böyle"...Off bayıldımmmm..


6.Buz devri 3 ne zaman gelicek hadi ama artık yaaaaa....!!!!!


23 Haziran 2009 Salı

12 Haziran 2009 Cuma

...los domingos...


2 hafta önceki pazar günü memnuniyetsiz bir gün oldu. Pierre Loti'ye gittim ilk defa ve fakat aradığımı bulamadım-ne arıyorsam artık... Garip insanlarla dolu, nişanlıların ortada boy gösterdiği, çocukların bağırarak koştuğu bi yer..Manzarası da öyle muhteşem bulunamayacak birşey değil.. Ceylan otelin roof'undaki gibi bi manzara beklememiştim zaten ama daha nitelikli bişeyler aramışım demekki..Sonrasında eve geldik, hadi bi film patlatalım dedik ve 'Beşirle Vals' filmini izlemeye çalıştık, çalıştık çünkü gerçekten birbirine geçmiş korkunç anlatımıyla bizi bayım bayım baydıııı!!!! Oysaki ben Persepolis gibi bir film beklemiştim. Gördüğünüz gibi her zaman insan istediğini bulamıyor. Yalnız bu beklentiyi yüksek tutmakla ilgili değil, harbi Pierre Loti kötü, film beterdi.Daha da bişi demem.

Geçen pazar ise tüm haftasonunu evi temizlemeye adadım-Ege saolsun.. Ama pazar günü öğlen 3ten sonra Fenerbahçe turu yaptık ki Emre Galatasaraylı olduğu için hiç gitmeye yanaşmadığı Fenerbahçe-Kalamış taraflarına bayıldı kaldı!! Durup durup burda evler ne kadardır diye sordu.

Bu pazar ne yaparım bilmiyorum ama bu cumartesi günü Ağvaya gitmeyi aklıma koymuş bulunmaktayım. İnternette o kadar güzel fotoğrafları var ki... Beyzuş da zaten daha önce gittiğinden ısrarla önermişti...Bakıcaz artık...Pazar demişken babalar gününü de unutmamak gerek.. Bornoz takımı alıcaz galiba babişkomuzaaaa..... ;)

not: 1 sonraki yazı sık kullanılanlar listemdeki siteler olacak..çok faydalılar...

5 Haziran 2009 Cuma

¿neden?



  • neden Türk vatandaşları ne yaya ne de sürücüyken yol vermeyi bilmezler?

  • neden bir iş yerinde birden fazla bayan çalışmazsa o bayan kendine bakmayı unutur?

  • neden evlenince kendine bakmayı bırakır insan?

  • neden erkeklerle kadınların kavga konuları, kavgada kurdukları cümleler fix olur?

  • doğamıza aykırıysa neden evleniyoruz?

  • kadınlar neden bu kadar duyugusalken erkekler mantık havuzu içinde yüzerler?

  • sevgiliyken hayat neden güzel de evlenince rezil olur herşey?

  • neden kız çocukları babalarına daha yakın olur derler?

  • kadınlar bu kadar çok konuşacak şeyi nerden bulurlar?

  • kadınlar ama bazen gerçekten de çok boş konuşurlar neden?

  • erkekler neden bencildir?

  • erkekler neden 5 gün hiç durmadan sadece yemek yiyip tualete giderek play station oynayabilirler?

  • 3. dünya ezikliğinin bi ilacı var mıdır?yoksa bulunma ihtimali nedir?

  • değişimin sürekliliğini insanlara anlatmanın bir yolu var mıdır?

  • insanlar aynı forward mailleri atmaktan hala yorulmadılar mı?

  • evlilik aşkı öldürüyor mu be güzelim?

  • aşk neden kısa sürer?

  • erkekler dolmuşt otobüste bacakları 500 m. açarak oturmuş halde iğrenç göründüklerini farkındalar mı?

  • kadınlar yürüyemeyecekleri topukluların içinde sakat gözüktüklerini biliyorlar mı?

  • kendini kurnaz sanan insanı enayi yerine koymaya çalışanların Allah cezalarını veriyor,peki bunu farkındalar mı?

  • hayat aslında sandığımız kadar karmaşık değil mi?

  • neden başkalarının hayatlarını öğrenmeye bu kadar meraklıyız?neyer neiçer nereyegider kiminle?isim-şehir-hayvan misali...bloglar bunun için mi var? facebook bunun için mi bu kadar popüler?

27 Mayıs 2009 Çarşamba

"Mein Führer"!!!...



Dün iş çıkışı koşa koşa eve geldim. Uzun zamandır en sevdiğim salata olan hellim salatası yaptık ve o arada çok basit ve hafif bir tatlı olan irmik tatlısını yapmaya koyuldum. Yemek bitip, irmik tatlısı buzdolabında soğumaya bırakılınca, Marikle beraber "the boy in the striped pyjamas" filmini izlemeye koyulduk.


Nazi Almanyasına olan hıncım dolayısıyla, o dönemi konu alan 1 filmden çok bahsedilip abartılmadıkça hiç yanaşmıyorum. Öbür türlü izleyip gerim gerim geriliyorum.


En son "Piyanist" filmini izlemiştim Kadıköyde Meltemle. Film 3 saat civarıydı ve akşam seansına girdiğimizden dönüş işini pek akıl edememiştik. Ama "gecenin bu saatinde kadıköyde yürümeye değdi" dedirtmişti film.


The boy in the striped pyjamas filmini evde izledim ama Kadıköyden yürü deseler bu film için yürürdüm:) Film daha ilk sahnesiyle beraber içine çekiyor izleyiciyi. Mavi gözlü Bruno'nun yerine koyup kendinizi , "ben de olsam aynısını yapardım" diyorsunuz içinizden.. Cesaretine ve keşif duygusuna hayran kalırken, bir yandan da sonu ne olacak bu işin diye bekliyorsunuz. Bir Alman ile bir yahudi çocuğun ilişkisini seyrederken, sadece çocukken ayrım yapmanın aklımıza gelmediğini ısrarla hatırlıyorsunuz.



Nazi dünyasını ve yapılanları algılamada zorluk çeken Bruno'nun asker olan babasına olan inancı ve gururuyla, çocukluk merakına yenilişi arasındaki "gel-git"i izliyoruz.


Filmi alırken satıcı "sonunda ağlamak garanti" demişti. Biz ağlamadık fakat "bir insan başka bir insana en fazla ne kadar kötü davranabilir" sorusunu yeniden yeniden düşündük...

21 Mayıs 2009 Perşembe

egecan-can egecan-can yumuşak ve tatlı ege-cannnn!...














Atalayın arkadaşı Keremcan Egenin çok güzel fotolarını çekmiş!! Fakat Cemileyle olan bu fotoğrafa ben bittim. Egenin tatlılığından Cemilenin güzelliğinden ayrı, foto muhteşem olmuş. ¡Excelente!

süphaneke yarappim!!




6 Mayıs 2009 Çarşamba

vats ap beybiii?!!!

27 nisan doğum günümdü ve fakat doğmaktan önemli işlerim vardı benim. Galiba hayattaki en güzel şeylerden biri geldi benim başıma, 1 aylık 1 "ege" kondu kucağıma. Fotoğraftaki bu pıtır 5 gün sonra tombalak bişi olup çıktı. Aman Allahım ne şirinlikler, sürekli mama yemeler, dişi azıcık büyüyüp kol bacak kemirmeler.... Gerçek bir ilgi odağı oldu ve köpekten çok ayağımızın dibinden ayrılmamasıyla ördeği anımsatıyor bana... Ve fakat elbette bir ördek böyle iyi ısıramaz:) En çok saçımı yolmayı seven Egecik ismiyle de geldiği günden beri dikkatleri üzerine topladı. Facebookta almadığı yorum kalmadı... Biz onu çok sevdik hayatımızın tam ortasına oturduğu günden beri... Umarım o da bizi sevicek çünkü şu anda sadece onun yemeğini veren ve onla oynayan şahıslardan ibaret olduğumuzu düşünüyorum:) Bir de bu veletin henüz aşıları olmadığından ve çok da küçük olduğundan dışarı çıkaramıyoruz ve yalnız da kalamadığından eve hapsolduk iyi mi?! 3 hafta ya sabır diyerek geçecek...



Bu sıralar çok şirin hediyeler aldım ben yups!!!:):) Mesela Özgecik ev hediyesi olarak english homedan nevresim takımı getirmiş pembecik küçücük çiçekleri var. Yandakine çoook benziyooo.. Sonracığıma strawberry.net alışverişlerine iyice ısınan Çağrıcan bana süperhüper hediyeler almışşş!! Hemencecik sağda kendisi...




Fimo hamuruna sarmış durumdayım henüz buraya fotoğraf koyamıyorum çünkü Ege yaptıklarımı bozdu. Ege demişken evcil hayvanlar için siteleri araştırdım ve pets'r'us tan Ege ye çok faydalı şeyler aldım. http://www.petsrus.com.tr/







Timeout dergisinin son sayısında yenilenme,detox yazıları vardı, ben de Beyzuşla bişiler yapalım bu konuda diye araştırıken Cihangir yogada insan gibi fiyatlarla spa yapıldığını gördüm. Herkeşler görsünler gitsinler efenim çook yararlıdır kendisi... Yapılacaklar listemde hızla yerini aldı!... http://www.cihangiryoga.com/

23 Nisan 2009 Perşembe

ondan bundan şundan...

Bugün çok hareketli ve keyifli bir gündü. Ama içim sakin ve dingindi. Çok huzurluydum bilmem neden...



Bugün Elif Şafak'ın kitabı-AŞK_sonunda bitmiş bulunuyor. Her zamanki gibi üslup,kurgu ve anlatım muhteşemdi..Tılsımlı kadın....İçim nasıl kıyıldı sonunda anlatamam... Herkeşlere ısrarla tavsiye ediyor Elif Şafak'ı yeni kitap yazmaya teşvik ediyoruz....Tabi son sayfalara gelince beni bir telaş sardı, vapurda işe giderken ne okuyacağım diye...Hemmen Kadıköy Alkım Kitabevine attım kendimi ve 2 kitap arasında kararsız kaldım. Acaba little books serisinden Reha Çamuroğlu'nun "İsmail" kitabını mı almalıydım yoksa Cervantes sınıfından İrem'in tavsiye ettiği "Tanrının Doğum Günü" kitabını mı??? İkisini aynı anda alarak heyecanımı rendelemedim. "İsmail kitabını hızla okursam diğerini hemen okumak bana hediye olsun"dedim:) Elif Şafak bitti diye mutsuz olmuştum ve fakat yeni bir aşk ısmarladım kendime eskisini unutmak için :)) Eee ne yapalım yalan yok, Elif Şafak'ın yerini tutmuyor hiçbiri...Ve kitaplarla ilgili son olarak, Cervantesin 2. kuruna geçebildiğim için:), Aula 2 ders kitabımı da almayı unutmadım efenim...Heyecanla bekliyorum şakır şakır İspanyolca konuşmayı..



Vakti zamanında boncuklara sarmıştım. Hala 2 ayda bir uğrayıp boncuk alıp gelip evde kendi kendime bir şeyler üretiyorum. Üniversite zamanlarında Medoşla beraber çok yapardık. İşte o zamanların birinde kendime tesbihşeklindeamadeğil bileklikbilezikherneyse yapmıştım. İşte bu bileklik pek bir beğenildi,siparişler alındı ve bu siparişleri veren babam,erkek kardeşim ve erkek arkadaşımdı. Herhangi bir kız da çıkmadı "ehende ben bunu beğendim bana da yap" diyen... Neysem bence gayet hoş oldu bu yeni yaptıklarım. Yalnız bir tanesini tesbih yaptım,33lük. Hatta hepsinden çok onu beğendim, kendi kendime sulanıp durdum ama ne kolye olur ondan ne bileklik.. Bu yüzden 3 kişiden biri nasiplenecek..Talihliyi merak ediyorum...




Kadıköy Alkım'ın içinde mini bir Kahve Dünyası var ve mini olmasından dolayı ne zaman gitmek istesem yer bulamadan dönüyorum ki bugün de farksız oldu. Ama canım öyle bir Türk kahvesi çekti kiii sormayın gitisn bir de aklıma Kahve Dünyasının içeceklerin yanında getirdiği drajeler gelince, biraz durup yer boşalsın diye beklemeye karar verdim. Baktım kimsenin kalkacağı yok, ben de 200 gr. draje satın alıp koşarak eve geldim:) Hemen kahvemi yaptım yanına drajelerimi koydum, özenti ama mutluydum:) Arka fona ise Yansımaların ennsevdiğim albümünü koydum Bab-ı Esrar, ki ennsevdiğim şarkısı "yakamoz"dur.Milyar kez dinlemişimdir, bıkmamışımdır.


İçim mutlu mutlu oturdum. Pencereden dışarıyı izledim. Geçen Cihangir'e gittiğimde aldığım kaktüs misali haftada 1 su isteyen beni yormayan cimcimemi suladım.. İçimi ısıttım. Sevdim bugünü...

15 Nisan 2009 Çarşamba

If the target fails...


ben bişi buldum!

Dün meggycik bize kalmaya geldi. Akşam yemeğinden sonra internette bakınırken ilginç hediyeler satan sitelerden birinde takıldık veeee şu fonksiyonel terliğe denk geldik!



Bu terliğin adı "nude sandals" yani çıplak terlik! Çıplak çünkü parmakarası yapacak plastik-kumaş herneyse yok. Terliğin üstündeki tabakayı kaldırıp bu sağlığa zararlı olmayan suya dayanıklı terliği topuğunuzdan parmak ucunuza yapıştıyorsunuz ve ayaklarınız üstsüz güneşleniyorlar! Bayıldım....



Liseden beri enn caanım arkadaşım -Çağrı- nişanlanalı birkaç ay oldu. Düğünü 15 Ağustosta olacak. Herkesten çok ben heyecanlıyım. Geçenlerde kuaförüm Özkan'a düğün İzmir'de olacak saçımı sana yaptıramayacağım diye söylenirken, bana kilit bir soru sordu. Çağrı'nın nikah şahidi kim olacaktı? Kalbim gümp gümp atarak hemen Çağrı'yı aradım, uyuyomuş kız uyandırmışım bi de üstüne azar yedim "sence kim olabilir Melike?!". Ben elbette ben tabikiiiiiiiii. Nikah şahidi Melikuş. Neysecim, dün işte o siteden bu siteye bakarken Swarovsky'de güzel bir yüzük beğendim Çağrı için.. Onu buraya her ihtimale karşı koymuyorum. Ama sitede bulduğum usb nin fotosunu koyacağım. Artık herşey usb olmuştu..

9 Nisan 2009 Perşembe

çok şey geldi aklıma...






Beşiktaşa her gidişimde çarşının ortasındaki petshopun önünde dikiliyorum. Çook şirin hayvanlar vaar. Genelde kalabalık oluyor önü. Yalnız beni hayvanlardan çok cezbeden şey dükkanın sahibinin hayvanların kafeslerinin üzerine yazdığı yazılar mesela:



" Ördekler için üzülmeyin, yemleri ve suları saatinde verilir"

"Bu köpeklerden almayın sokakta aç gezen binlerce köpek var.."


Çok hoşuma gidiyor. Her gidişimde yazılar değişmiş oluyor. Her ne kadar hayvanlar satılıyor da olsa belli ki öncelik hayvanların yaşamına verilmiş..Hoş bir düşünce..



Bugünün key pointi lost dizisinde neler olacağı. Fazla heyecan ve panik yaratıp bir sitede ilk 3 dakkasını izledim ama yüreğim kaldırmayarak kapattım. Akşama iyi çözünürlükte izleyeceğim..Patience... Sonrasında ise yeni aldığım 3 filmden birine isabet edecek piyango. El violin(keman)-ispanyolca-, La ragazza del lago-italyanca veya Jeniffer Anistonun bir filmi var hayvanlarla ilgili o.




Son olarak...İstanbul Modern'deki gölge konulu sergi kaçırılmamalı. Kara Walker harikalar yaratıyor!! En kısa zamanda kara kalın bir karton bulup çalışacağım!