11 Haziran 2011 Cumartesi

deli değilim ben süperim

Mart ayında Meltem'le beraber karar verip, bir daha yakmayacağımıza sözvererek,  yaklaşık 5-6 tane "şehir fırsatı" aldık -grupanya,grupfoni gibi bilimum sitelerden. Mart ayı sonunda aldığımızdan 3 aylık bir süremiz vardı, yani Haziran sonuna kadar bu fırsatları kullanacaktık. Ama gel gör ki, İstanbul'da tüm haftasonları yağmurlu geçtiğinden adımımızı dışarı atamadık ve tüm kuponlarımızı kullanmak bu aya, Hazirana kaldı. Bu ay başladığından beri neler yaptım?

İlk haftasonu Atlıtur'daydık. Sitesi budur : http://www.atlitur.com/  Atlıtur'da 40 dakikalık at biniş kuponumuz vardı. Yerleri Sarıyer olarak geçiyor kendi sitelerinde. Aldanmayın! Sarıyer merkezden 1 saat uzaklıkta sapa bir yerde. Çalışanları şirin insanlar. Fakat atlar bir facia ki bana kalırsa onlar at değil, katır! Ben yine tatlı bir ata denk geldim ama çoğu emekli olmuş ve adım atmaya zorlanan atlar. Yani hayvana acırsınız üstüne oturduğunuzda. Bu arada, hani piknik yakınlarında olur ya bu tarz şeyler, atın üstüne oturursun, adam ipinden tutup çeker sen gezersin ata binmiş olursun, mantık aynı! Mekan güzel bir yere konumlanmış olabilir ama gel gör ki çok bakımsız. Sonuç olarak biz atımıza binip, üstüne "bunca yol geldik bir çay içelim" diyip çaylarımızdan sonra hemmencecik kalktık.

İkinci haftasonu ise Beykoz'da Dila Country Club'a gittik. Yol inanılmaz uzaktı. Bu da aynı şekilde sitesinde http://www.dilacountryclub.com/  Beykoz olarak geçiyor. Ama gel gör ki Beykoz'dan 1,5 saat kadar uzaklıkta. Buradan şunu anlıyoruz : binicilik klüpleri genelde şehir dışında konumlanıyor :) Bu uzun yolculuktan sonra geldiğimiz yer bizi mest ediyor. Açık ve kapalı sahaların olduğu, muhteşem bakımlı ve tüyleri pırıl pırıl atların olduğu bir yer burası. Dahası havuzu, minik bir  voleybol plajı, oturmak için koccaman piknik masaları ve hamakları var.




Gelir gelmez aç olmamıza karşın ata bindik çünkü biniş için aldığımız rezervasyon saati gelmişti -ee yolda epey oyalandık burayı bulacağız diye-. Hiç ata bindiniz mi? Gerçekten yani? Meğer ne zor işmiş, ben bilememişim. Ata bindikten sonra şu an ismini unuttuğum eğitmenim olan bayan, tatlı tatlı bana anlatmaya başladı kuralları, terimleri. Atın 3 yürüyüşü vardır : adeta, süratli, dört nala. Adeta en yavaş olanı, diğerlerini tahmin edersiniz. At üzerinde giderken hani biniciler "hop oturup hop kalkmak" deyimini fiziksel olarak yaparlar ya, meğer onu binici kendisi yapıyormuş. Ben sanıyordumki at zıplatıyor adamları :))) Öyle olmadığını totomu kaldırıp indirirken, ve sonrasında 3 gün üzerine oturamazken anladım :) Ama gerçekten inanılmaz bir deneyimdi. mekanın ve atların bunda etkisi büyük. Tabi eğitmen de çok iyiydi. Sakin ve sabırlı. Zaten diğer türlü 10 kez düşmüştüm üzerinden atın. Yahu o kadar yüksekti ki at, merdiven dayasan dayanırdı yani.. Bu arada yine eğitmenimin söylediğine göre bu tarz at çiftliklerinde erkek at bulunmazmış. Dila'nın atları hadım edilmiş. Çünkü erkek at dişisinin peşinden koşar, biniciye hayatı dar edermiş. Böyle işte.. Ha bir de benim bindiğim atın adı "Lucas"tı. Bu biniş sonrası kesin olarak binicilik eğitimi almaya karar verdim. Bir de şu kitabı aldım  http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=571014


Üçüncü haftamız yani bu haftasonu seçimler var hepinizin bildiği üzere. Seçimde oy kullanmak için kupon almadım şehir fırsatından. Oy kullandıktan sonra Turkuazoo'ya gidebilmek için kuponum var :) Forum İstanbul'da açılan dev akvaryumun ismi bu. http://www.turkuazoo.com/tr/  Dün akşam "Adını Feriha Koydum" adlı diziyi seyrederken gösterdiler Turkuazoo'yu bu kadar olur :) Çok beğendim, gidince bir post yazdırır gibime geldi.

Şimdi ben uçar kaçar, sonra yine gelir.

--Canım bilokum, sana haziran sonuna bir sürprizim olacak, yani galiba, yani belki, yani sanki..İnşallah inşallah!!!