16 Temmuz 2011 Cumartesi

aqua e sapone

Su ve sabun.

Bloguma gelmeyi ne çok özlemişim. Yazı yazmayı ne çok...Az biraz yoğun zamanlardan sonra tatile çıkıp yazmaya vakit ayırabildim. Yazmaya vakit ayırabilmem kendime ait sakin zamanlar geçirebildiğime işarettir. Gülse Birsel'in de dediği gibi ofis insanının tatil moduna geçmesi zaman alıyor.

Son yazımda demiştim ki Haziran sonuna bir haberle geleceğim. Ve işte o haber, daha doğrusu hikayesi...

Ben üniversiteden daha mezun olmadan master yapma fikri aklımda vardı. Sonra Bilkent'ten kabul aldım ama şartlar ve isteklerim nedeniyle yine İstanbul'u bırakıp gidemedim. Böylece yüksek lisans aklımda bir mıh gibi çakılı kaldı. Bu yılın başında 2012-2013 yılı için yüksek lisans yapacağıma söz verdim kendime. Şimdi bu sözü tuttuğumu müjdeliyorum bilokum sana! Çok heyecanlı zamanlar başlıyor bizim için. Sana çok güzel şeyler yazacağım. Üstelik bu sefer başka şehirleri anlatacağız seninle, başka bir ülkeden yapacağız yayınımızı :) Ben çok mutluyum ya sen? İspanya'yı çok seveceğiz, ayrılırken yarım bıraktığımı düşündüğüm Barcelona'yı beraber tamamlayacağız tamam mı?

10 gündür bunun heyecanıyla içim kaynarken izne ayrıldım. Kafa dinlemek gerçekten çok güzel şey. Yalnız birşey farkettim, yaklaşık 15 yıl belki de aşkın süredir geldiğim Marmaris-Turunç'u burada hiç anlatmamışım. Evet Bozcaadayı da severim ben, Cunda'yı da..Ama durup düşündüm de, bu cennet mekana haksızlık ettiğimi  hissettim. Bu yüzden bir minik Turunç dosyası hazırlayayım dedim bilmeyenler için, bilenlere hatırlatma için...



Marmaris'i bilmeyen yoktur herhalde. Bana kalırsa bilenler de unutsun. Vakti zamanında çılgınlar gibi turist akımına uğrayan Marmaris için bu yıl gördüklerimden sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki "Marmaris bitmiş". Yani turizm açısından elbette. Sadece yerli turiste kalmış. Bir de merkez fena tiplerle dolu. Çarşıda hala turist kazıklamak için duran çakma deri ve kıyafet satan dükkanlar yok değil. Anladımki, marinasında yürümek dışında ilgimi cezbeden hiiiçbir şey yok Marmaris'te artık.























Ama Turunç...Turunç öyle mi? Burası Turunç Köyü. Turunç, gerçekten bir köy. Sessiz sakin, modern bir köy.
Bir Ege köyü. Hala çok bakir. Turunç'u annemle bir kıza benzetiyoruz biz. Gözleri yemyeşil bakan, kumral saçlı orta boylu :) Öyle bir denizi var ki berrak mı berrak! "Mavi bayrak" alması boşuna değil... Bir küçük çarşısı var toplamda 20 dakika sürmez gezmesi..Ama canlı müzik yapan yeri de var, dansedecek barları da..Akşamları dolunay çıkınca yakamoza dalıp dalıp gidersiniz. Bir yandan kulağınıza cırcır böcekleri ve dalga sesleri gelir. Burada geceleri plajda uzanıp gökyüzündeki yıldızları seyrederken dünyanın en mutlu insanı ben oluyorum galiba.

Günübirlik turlar kalkıyor Turunç'tan diğer koylara. Diğer koylara diyorum çünkü Turunç'un kendisi zaten Marmaristen kalkan turların uğrak yeri.. Bir de Rodos adasına giden turlar var. Elbette vizeniz olması gerekiyor.Dalyan turları da var.Fiyatlar 25-30 tl civarı.


Turunç'ta bir bahçe var. Sabah ve akşamları gidip oturduğumuz, herkesin oturduğu. Gözlemeleri ve limonataları çok ünlüdür. Çayı içmeden kalkılmaz. Ayranları buz gibidir. Bahçenin bağlı olduğu Çelik Market Turunçta gazete getiren tek markettir. Zaten toplamda 10-15 market vardır.

Bu kadar küçük yerde ünlülere rastlamak da çok ilginç oluyor. Gördüklerimden aklımda kalanlar : Emel Sayın (burada evi var-şatosu da denebilir :) ) , Şener Şen, Bedri Baykam, Olacak o kadar ekibi..vs

Turunç-Marmaris arası yaklaşık 45 dk-1 saat. Yolu epey virajlı. İlk defa bu yıl bu yolda araba kullandım ve babamın dediği çok doğru "bu yolda kullanan her yerde kullanır." Ulaşım için Marmaristen teknelere binebilirsiniz. Gündüz bindiğinizde bu teknelere, küçük ve denize yakın olmaları nedeniyle büyük bir jet-skiye binmiş gibi hissedip bu gezileri alışkanlık haline geitrebilisiniz, dikkat :) !

Turunç'tan yakın olarak nerelere gidebilirsiniz? Bayır'a..Şelale'ye...Fotolar gelsin!






Toplamda 2 internet kafesi, 3-4 pıtırcık köpeği, 2-3 kedisi, az sayıda villa ve oteli olan Turunç böyle kalsın diye hergün dua edebilirim. Herşeyden uzakta kafamı dinlemek istiyorum diyen insanın geleceği bir yer burası..Yıllar sonra "Turunç Bodrum olmasın" diye pankart açtırmayın bana !

3-4 gün Turunç'ta geçirdiğimiz tatil arasında dün biraz Gökova'ya uzanalım dedik. Bu Gökova'ya kendimi bilerek 2. gidişim. Kendimi bilerek diyorum çünkü küçükken gittiklerimi saymam :) Gökova dediğime bakmayın. Asıl adı Akyaka. Burası Turunç gibi küçük bir belde değil. Aksine akşam olunca insan kalabalığından ve çarşısından anlıyoruz ki epey kalabalık ve gözde bir yer. Biz sabahtan tura katıldık akşamına da çarşı pazar gezdik. Turlar 2 çeşit. Biri hergün olan ve belli yerlere götüren 25 liralık bir tur. Diğeri ise sadece cuma günleri yapılan daha kapsamlı bir tur ve 30 lira. Ben geçen sefer kısa olana katıldığımdan bu sefer uzun olanı tercih ettik. İki turdan da memnun kaldım ben. Şiddetle de öneririm.
Şimdi fotolarla yalnız bırakayım sizi. Sonra yazlık bir post yazacağım. Soru cevap şeklinde olsun..

Su ve sabun.


Hiç yorum yok: