19 Şubat 2010 Cuma

Ertele ertele nereye kadar?!

Aklıma gelenleri, yapmak istediklerimi, öylesine bişileri not etmeyi çok seviyorum. Genelde her yanım, tam da bu yüzden post-itlerle dolu oluyor. Çantamda ajandam olmasa da mutlaka bir not defterim olur. Bir keresinde Beşiktaş'ta Beyza ile buluşmayı beklerken Kabalcı kitabevine girmiş defterelere bakmaya başlamıştımki, nerde buluşacağımızı belirlemememize rağmen Beyzuş beni eliyle koymuş gibi buldu defter reyonunda. Bu not tutma, karar alıp hedef koyma sonra da uygulama konusunda kötü olduğum söylenemez. Aksine yazmazsam unutup halledemediğim çok şey olmuştur. Son 2 yıldır ise not defterlerimi bitiremiyorum. Hedeflerim eksik, yapmak istediklerim az. Gezeceğim yerlerden okuyacağım kitaplara, denemek istediğim tatlardan bakkal listesine kadar herşeyi yazıp harfi harfine olmasa da elimden geldiğince uygulayan ben gitti, yerine "amaaaaan yaparız, olur bir şekilde, hayırlısı hayırlısı" diyerek herşeyi geçiştiren bir ben geldi. O ben nasıl oturup bu yazıyı üşenmeden yazıyor ona bile hayret ediyorum şu an... Gülse Birsel'in geçenlerde yazısında bahsettiği mevsimsel bir durgunluk sendromu mu bu, yoksa bu durum bana yapışıp kaldı mı? Hiç bilmiyorum. Bahar bu soruyu cevaplayacak inşallah...




Bir süredir istediğim bilgisayarı ne zaman alıcam acaba? Bugün? Yarın?Pazar? Kalkıp Vatan Computer'in herhangi bir mağazasına gitmeye de takatim yok gerçekten!Bu netbook olayına takılıp kalmamın da tek nedeni boyutudur, yoksa işlemcileri rezalet! Ve Windows 7'nin Home Pre. versiyonu yerine Starter kullanıyorlar zorlanmamak için.. Öncelikleri belirlemek gerekiyor tabi bu noktada, hayatta herşeyde olduğu gibi... (Bilmiyorum neden ama bu cümleyi böyle manadar bitirmek istedim:)


Ve birkaç haftadır İspanya'ya gitmeye çalışıyorum. "Çalışıyorum" çünkü Emre ile bir türlü tarihleri kesiştiremedik. Ve görünen o ki bana İspanya'nın sokaklarında bir başıma yürümek kalıyor. Ama olsun, vize sürem dolmadan bu seyahati gerçekleştirip, defterimde buna da bir "tick" atmaya yeminliyim.

Bunlar yapmadıklarımdı. Uzun upuzun zamandan beri yapmak istediğim birşeyi -geçen postta bahsetmiştim-tamamladım veeeeeee Çağrı'nın yastıkları bitti. Sonunda! Bu akşam doğum günü hediyelerinin kargo paketini hazırlayacağım ve bunu yapmadan yastıkların fotolarını çekip buraya koyacağım. Evet inşallah!



P.S. Bu arada Mary&Max filmini izledim. Aman Allahım! Muhteşemdi, o "Dear Max" diyen çocuk sesini çıkaramıyorum aklımdan. Çok ama çok şirin bir pıtırcık o. Görüntüler muhteşem, kurgu mükemmel! Sırada La nana var, yuppi!
Fotoğraf, carlos.guerrera-flickr albümünden alıntıdır

Hiç yorum yok: