16 Eylül 2010 Perşembe

oburcuk

Blogu bir hızla açtım ki yeni yazayım diye, sayfa açılana kadar ne yazacağımı unuttum iyi mi! :) Neyse, şimdi hatırlamışken hemen yazmak istiyorum.

Yurtdışında gazete boyutlarını biliyorsunuzdur. Otobüste ve diğer toplu taşıma araçlarında rahatlıkla okumalık. Bizim gazeteleri ise otobüste okumak imkansız, ya da hep aynı sayfayı okuyacaksın. Yanlışlıkla sayfayı çevirmeye heves edersen, ya kursağında kalır ya da yanındakini bir güzel ezersin. Bir de hah tamam yaptım derken sayfa katlanır, gıcık olursun. Gazeteyi buruşturup atasım gelir benim öyle zamanlarda.

Kitap içinse şöyle bir durum var.. Yolda okumayı çok severim ben. Pencereden bakmadığım ya da uyumadığım zamanlarda mutlaka okuyacak birşey olmalı.. Çok beğeniyorum bir kitabı, gidiyorum alıyorum..Ama öyle bir boyuttaki taşısam sürekli, hem hamallık hem de gelen geçen bakıyor ansiklopedik bir insan mıyım diye.. Çanta saplarımın koptuğunu biliyorum ben ya!..


Ve fakat...Bir zaman önce, bir güzel insan cep kitaplarını çıkarttı ortaya..Genel fiyatı 10 yetele olan bu kitaplar önce pek ilgimi çekmedi çünkü saçma sapan kitaplar basılıyordu. Fakat sonra Ayşe Kulin, Kürşat Başar derken iyice yaygınlaştı. Öyle mutlu öyle mesudum ki anlatamam...



Dün gidip Alkım'dan bu fındıkkurdu kitaplardan aldım. Selim İleri'nin hiç kitabını okumamıştım daha önce. Diğerlerinden daha şirin görünen bu kitapçıklara Selim İleri'nin "Oburcuk Mutfakta" kitabının eklenmesi şahane olmuş...


Bu arada ben de bir oburcuk olma yolunda ilerliyorum :)

Hiç yorum yok: