4 Ekim 2011 Salı

yalan değil

Dün sabahtan oturma izni için başvuru yapmak için kargalarla beraber uyandım. Karakolun önünde açılmasını beklerken de donakaldım. Evet işim halloldu olmasına da, gerçekten yabancılarla ilgilenen yerler de rezalet muamele yapmanın mantığını anlayabilmiş değilim.

Neyse ki günüm, sabahkinden çok daha iyi geçti. Dün derslerim başladı. Heyecanlı değildim desem yalan olur. 4 yıl gibi bir seneden sonra oturup ders çalışmak ilginçti. Gerçi bu sürede kurslar ve sertifikalarla illaki çalıştım ama üniversiteye, akademik ortamlara dönmek başka bir şey. Yeniden o sıralara oturmak, yeniden notlar almak, hocanın gözünün içine bakmak, bazen sıkılıp gözlerini kaçırmak, kağıda saçma sapan resimler çiziktirmek demek... Herşeyden öte bu hisleri yeniden sağlayabilmek, heyecanımın hiç ama hiç sönmediğine tanık olmak çok güzel...

Sınıfta şu an için -birkaç kişi daha varmış gelecek- 14 kişiyiz ve sadece 2 erkek var desem? Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Tamam çok erkek olsa o da bayık olacaktı ama karışık grupları her zaman tercih ederim. Herşeyin fazlası fazla, çok fazla oje muhabbeti de sıkabilir değil mi :) Arada futbol dinlemek lazım gelir....

Dersler konusunda tek söyleyebileceğim şey, gümbür gümbür başladığıdır. Hocalar o kadar heyecanlı ders anlatıyorlar ve öyle hırslılarki, onlardan bu elektriği almamak mümkün değil. Anladımki epey hareketli bir dönem geçireceğiz.

Bu dönem boyunca ara ara tatillerim var. Bir öğrenci mantığı olarak takvimi alır almaz elime, önce tatillere baktım. Ama gezmek görmek gerek değil mi, yoksa nasıl öğreneceğiz :)

Geçenlerde canım romantik bir film izlemek istedi ve imdb kontrolleri sonrasında "500 days of summer" filmini seçtim. Güzel, sabun köpüğü bir film. Ama müziklerini çook sevdim. Onlardan biri bu...Keyifli dinlemeler...




Hiç yorum yok: