22 Aralık 2010 Çarşamba

sen jorj

Bu sabah Üsküdar "Hacı Sayid"(!)pastanesinden aldığım sandviçim ile kayısı suyumu içerken pek mutluydum. Ta ki 1 saat sonrasında midem bulanıp , karnımda ağrılar başlayıncaya dek. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım ama olmadı. En sonunda taktım Ece'yi koluma haydi Sen Jorj yoluna..

Bu benim Sen Jorj'a ilk gidişim değil. Birkaç defa daha kendim ve arkadaşlarım için gitmiştim. Bu hastanenin çok ilginç bir havası var. (Sen Jorj, Avusturya hastanesi bu arada) Çalışanları Türk değil ama Türkçeleri gayet iyi. Kıyafetleri bildiğin Amish people gibi. Kafalarındaki kepler ve o kapalı kıyafet ve önlükler. Üstelik daha ilginci çok ama çok iyi, sabırlı ve ilgililer. Sanırsam bütün hastanedeki doktor ve hemşireler 1 kere benle ilgilenip bana "geçmiş olsun" demiştir. Bir de güzel yatak ayarlayıp koluma serumu taktıktan sonra televizyon kumandası uzattılar. Hasta olmak kötü diye kim dedi pardonn??? İş saatinde Sen Jorj'da keyif yapmış oldum. Gerçi biraz acılı oldu bu ama napalım o kadar da olacak değil mi :) Ece saolsun bana çok yardımcı oldu. Tüm hastalık paranoyalarımı dinledi ve bana saçmaladığım anlarda saçmaladığımı söyledi :) Saçmalamak bildiğiniz üzere kümülatif bir eylem :) Yalnız.... Ben hayatımda ilk defa damacanadan 1 boy küçük serumu burada gördüm. Arkadaş saat 11buçukta girdim akşam 5te bitti yaaa, yemin ediyorum bak. Zaten eat-pray-love kitabımı da unuttum ofisten acılarla çıkarken.. Kendim için değil, Ece için... Ececanla sıkıntıdan önce onun telefonundaki "kim 500 milyor ister" oynadık sonra da tvde Esra Erol 'cuğuma sardık!!!! Esracığım çok özel bir insan. Nadide bir çiçek, müstesna bir kara sinek. Saçma sapan vızıldıyor ve istiyorsunuzki elinizde bir sinek-öldürücü sprey bulunsun. Siz siz olun çalışma hayatını bırakmayın, vallahi evde patlarsınız sıkıntıdann...

Tamam bu kadar hasta sendromu yeter. Haftasonu yeni keşif restoranlarımı anlatacağım. İkisi de Kadıköy'de. İlki : La Boga. Kendisi ispanyolca bir kelime ve çalışanlarının söylediğine göre anlamı "moda". Benim bildiğim kadarıyla moda "la moda" demek ispanyolcada. Neysem.. Ben buraya ne zamandır gitmek istiyordum, sonunda kısmet oldu. Sıcak çikolatalı kek yedim. Yok böyle birşey! Daha kaşığı bastırmanla beraber içinden şelale gibi çikolata akıyor... Yanında da yoğun vanilyalı dondurma.. Missss... Ben burayı çok sevdim, ambiyans harika, çalışanlar çok şirin...Bu arada adı "moda" anlamına geliyor çünkü Moda semtinde bulunuyor. Siteleri :http://www.labogarestaurant.com/














Bir diğer yer ise daha otantik. Yine Moda'dan devam ediyoruz. Moda'da "Oyun Atölyesi"ne gelmeden Migros vardır, Modayı bilenler bilir. Oraya gelmeden küçük küçücük bir lokanta burası. Samsun Pidecisi. Ama nasıl bir pide yaaa bu... Ben kıymalı kaşarlı yedim ama aklım diğerlerinde de kaldı. O yüzden yeniden gideceğim kesindir...

Geçenlerde bahsettiğim üzere, Kadıköy Süreyyada yılın son aktivitesi "othello" balesini izlemeye gittim. Süreyya gerçekten de çok hoş bir mekan. Tarihle estetik kokuyor her taraf..



Ve 2010 yılı perdesi kapanır....

Hiç yorum yok: