3 Ağustos 2008 Pazar

'Eşşşşek Gel Buraya'




Geçen haftasonu İzmir'e ailemi görmeye gittim. Pazar günü en güzelinden bir gün çalıp, Çeşme'ye attık kendimizi. Günübirlik turların bu kadar zevkli olduğunu unutmuşum!



Karşıyaka'dan servisle Çeşme'ye ortalama 1 saatte vardık. Meydanda inince 15-20 dakika vaktimiz olduğu söylendi, biz de Atayla postacı yürüyüşüyle çarşıyı turlamaya karar verdik:)














Çeşme'nin ünlü sakızlı dondurması daha servis arabasından inmeden gözüme ilişti, kaçar mııı:) Damla sakızı sevenler için bulunmayacak nimet! Aroma konusunda çok cömert davrandıklarını içtenlikle söylemeliyim:)












Tekneye biner binmez hemen yukarıya çıkıp minderlere ve armut koltuklara serildik. Daha ilk molalarda gözüm açıldı denizin rengini görünce. Havuzdan hiçbir farkı yok, dersiniz klorlanmış! Sudan çıkmak istemedim hiiç! Hatta Atayla abartıp teknenin yukarısından atladık birkaç kez ve ben yaşlandığımı 1 kez daha anladım üzülerek. Önceden teknenin üstüne çıkıp 5 kez ardarda atlayan ve 1 sn tereddüt etmeyen ben toplamda 2 kez atladım ve her seferinde ölme korkusu yaşadım:)) Deli-kanlı değilim artık duruyor kanım damarlarımda, sessiz akıyor, coşkunsuz da mı acabaa? Acaba?!











Çok sayıda koyda durduktan sonra, Eşek Adası'nda karaya vurduk. Burada insandan çok eşek var. Sizi tekneden çıkarken karşılıyorlar. "Bu kadar eşek buraya nerden gelmiş, 2 karşı cins bunca sülaleye mi ulaşmış?!" diye düşünürken teyzemden hızlı bir cevap geldi; Vakti zamanında devlet hizmetinde kullanılan eşekler yaşlanınca getirilip buraya bırakılırmış. Zamanla burada çoğalmışlar. Ve hiç bir imkandan da kaçınılmamış. Yem yiyecekleri su içecekleri yapılar kurulmuş. Teyzem bunu anlattıktan sonra dönüp "Acaba mutlular mıdır burda?" diye sorunca hepimiz patladık: tabi)
"Eşek" denince aklıma hep annemin anlattığı çocukluk anım gelir. Bir gün evde otururken anneme gidip "Anne hadi evcilik oynayalım, ben eşşek olayım sen de sahibim ol" demişim. Gülmeyin, çocukken evcilik anlayışım buymuş demek. Hiç ahırda bulunmuşluğum da yoktur. Neyse, biz başlamışız oyuna daha dakika bir annem bana seslenmiş "eşşşek gel buraya!". Annem aynen şöyle anlatıyor: "Aman Allahım Melike bir çığlık bastın ben öyle deyince, bağıra bağıra ağlıyorsun". Annem yanına çağırıyomuş, "Ne oldu Melike?" diyormuş ben de " Sen bana 'eşşşşek' dedin" deyip çığırmaya devam ediyormuşum. "Ama," diyormuş annem "sen eşek olmadın mı, sen söyledin" diyormuş, ben de " ama sen bana 'eşşşeeek' dedin" diye tekrarlayıp duruyormuşum. Yani eşek olucaz dediysek bir sınırı var , gururlu bir eşeğiz biz de...İyi dememişim " bir de semer vursaydın" diye:)..Çocuk algısı ve psikolojisi ne kadar incelenesi, hem komik hem ciddi... (Schlotzsky's Deli sloganı gibi " Funny name, serious sandwich")


Hiç yorum yok: